By Yedikule Hisarı’nda düzenlenen 3. Milletlerarası Yeditepe Bienali’nin açılış programında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Geçtiğimiz haftalarda ana muhalefet partisinin de kışkırtmasıyla mahalle baskısını mumla aratan bir faşist dalgaya şahitlik ettik. Sanat dünyamızı ve toplumsal medya fenomenlerini amaç alan zorbalıklar tahammül sonlarını aşan dehşetli boyutlara ulaştı. Yıllardır özgürlükten bahsedenler, sadece kendilerine dayanak vermedi diye sanatkarlarımızı, atletlerimizi ve gençlerimizi adeta linç ettiler. Sanatkarları fişlediler, atletleri fişlediler, yerli ve ulusal markaları fişlediler. Boykot mazeretiyle ülkenin iktisadına ziyan vermeye çalıştılar. Uğruna ağır bedeller ödediğimiz özgürlüklerimizi kimse bu milletin elinden alamaz. Kimse bu ülkenin kültür sanat erbabına dayatmalarda bulunamaz. Kendini ülkenin yegane sahibi zanneden bir avuç zorbanın taşkınlıklarına eyvallah etmedik. Bundan sonra da etmeyeceğiz. Sesi çok çıkanlar, bağıranlar, çağıranlar, kelamın şehvetine kapılıp sağa sola tehdit savuranlar, kazın ayağının hiç de o denli olmadığını göreceklerdir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yedikule Hisarı’nda düzenlenen 3. Milletlerarası Yeditepe Bienali’ne katıldı. Açılış programında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kültür, tarih ve medeniyetimizin şahikalarından İstanbul’umuzda böylesine değerli bir programın yapılmasını son derece değerli buluyorum. Türkiye’nin yanı sıra farklı kıtalardan, farklı ülkelerden, farklı kentlerden bienalimize teşrif eden sanatkarlarımızın her birine güzel geldiniz diyorum. Klasik sanatlarımızı tüm zarafetiyle, derinliğiyle, olanca birikimiyle bugünlere taşıyan 3. Yeditepe Bienali’nin düzenlenmesinde emeği geçen tüm kardeşlerime kalpten teşekkür ediyorum. Artık klâsik hale gelen Yeditepe Bienali’miz iki ay boyunca 15 ülkeden 263 sanatkarın 215 yapıtına konut sahipliği yapacak. Filistin, İspanya, Endonezya, İran, Irak, Suriye, Pakistan, Rusya, Fransa, Hollanda, Belçika, Özbekistan, Japonya ve Çin’den sanata gönül vermiş usta isimlerin yapıtları üç farklı lokasyonda bir ortaya gelecek. Her biri kendine mahsus motifler ve izler taşıyan bu eserler Yedikule Hisarı, Nuruosmaniye Camii Mahzeni ve Sirkeci Garı Ambarları’nda milletimizle buluşacak. Böylece kültür ve sanatın kozmik birikimi mahallî üslup ve özellikleriyle birlikte İstanbul’da sergilenecek. Üç kıtanın kalbi, yaza yanlışsız yol aldığımız bu bahar günlerinde farklı ülkelerden gelen yapıtlarla birlikte daha da renklenecek, inşallah daha da canlanacak. 3. Yeditepe Bienali’nin ülkemiz ve kültür sanat topluluğumuz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Birbirinden değerli yapıtlarıyla bienale katkı veren tüm sanatkarlarımıza, programı organize eden her bir kardeşime şükranlarımı sunuyorum. Bugün yalnızca bir kültür sanat aktifliğinin açılışını yapmıyoruz. Medeniyetimizin asırlara sari estetik anlayışını, sanat geleneğini, kültürel hafızasını tekrar yorumlamanın, tekrar gün yüzüne çıkarmanın gururunu da yaşıyoruz. Şunu büyük bir iftiharla söz etmek istiyorum. Yeditepe Bienali bu coğrafyanın ruhunu taşıyan, klasik Türk sanatlarını günümüzün kültür ve sanat iklimiyle buluşturan çok bedelli bir adımdır” tabirlerini kullandı.
“Bizim sanat anlayışımızda kibir ve bilhassa gösteriş asla yoktur”
3. Yeditepe Bienali’nin İstanbul’un farklı köşelerinde 2 ay boyunca devam edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bu programa ilham veren kültür ve sanat hazineleri bizim kim olduğumuzun, nereden geldiğimizin, nasıl bir maziyi tevarüs ettiğimizin en hoş nişanelerinden biridir. Zira biz çini ile konuşan, sinirle anlatan, ebru ile dua eden, tezhip ile sabrı resmeden bir milletiz. Bizim sanat anlayışımızda kibir ve bilhassa de gösteriş asla yoktur. Bizim sanat ideolojimizde Hakk’ın kusursuz yapıtlarının izdüşümü, hakikat ışığının yansıması vardır. Bu akisler 3. Yeditepe Bienali’nde gözbebeğimiz İstanbul’un farklı köşelerinde 2 ay boyunca inşallah tekrar ihya edilecek, kültür ve sanat hazinemiz farklı veçheleriyle bir kere daha ortaya çıkacaktır. Bienal kapsamında üç farklı yerde sergilenecek her bir eser, geçmişle bugün ve gelecek ortasında kurulan bir köprü olacak, medeniyetimizin kapılarını gerisine kadar açacaktır. Bu kapıdan geçen herkes yalnızca bir sanat yapıtına değil, bir kıssaya, bir bütüne, bir mana dünyasına da adım atmış olacaktır. 3. Yeditepe Bienalimizin temasını ‘Gölge varsa ışık da vardır’ oluşturuyor. Temelinde bu kelam, bu argüman, zihnimizde bir yandan aydınlık, karanlık, kırılma üzere birbirinden farklı mefhumları çağrıştırırken öbür yandan çok kıymetli bir hakikate de işaret etmektedir. İşte o hakikat Parıltı Müddeti’nin 35. ayetinde mahfuzdur. Allah, göklerin ve yerin ışığıdır. O ışık ki; yeryüzünde canlı ve cansız tüm varlıkları, cümle tekevvünatı aydınlatır. Hakikatin sonsuz ışığı bizim yaşantımıza farklı kırılımlarla, farklı tonlarla, farklı açılarla düşer. Varlığımıza adeta hulul eder. Sanat yapıtları de dahil yapıp ettiklerimiz, fikir ve aksiyonlarımız, hayatı algılayış ve yaşayış biçimimiz işte o ışıkla teşekkül eder. Bizler fıtratımız gereği sürekli hakikatin, mutlak ve müteali olanın sonsuz güç ve iradenin kaynağının arayışı içinde oluruz. Burada hiç kuşku yok ki bir noktadan sonra da aklın da ötesine geçmemiz, sezgimizi yani muhayyilemizi mihrak kabul etmemiz gerekir. Muhayyileden, duyuşlardan, remiz ve yansımalardan hakikate yanlışsız bir seyahate fakat bu formda çıkabiliriz” diye konuştu.
“Yeditepe Bienali’ni Türkiye’nin kültürel birikimini üniversal bir sahneye taşıyan değerli bir platform olarak görüyoruz”
Türkiye denince zihinlerde yalnızca siyasi hudutların canlanmadığını, bunun ötesinde geniş bir gönül ve kültür coğrafyası akıllara geldiğini söz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üstat Necip Fazıl’ın ‘Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış. Beceri bu, gerisi yalnız çelik çomakmış’ mısralarında söz ettiği maveranın, ötelerin beceri ve hakikatin peşinden işte bu imanla koşarız. Bu bakımdan ‘Gölge varsa ışık da vardır’ kelamı, umudu müjdeliyor, çabayı salık veriyor, inanç ve uğraşı telkin ediyor. Her gecenin bir sabahı olduğunu, aydınlığın ve inancın küfre kesinlikle galip geleceğini işaret ediyor. Merhum Sezai Karakoç’un ‘Geceyi onaran bir mimar vardır’ dediği o mimarın hikmetine vasıl olmayı Rabbim hepinize, hepimize nasip eylesin diyorum. Yeditepe Bienali’ni Türkiye’nin kültürel birikimini kozmik bir sahneye taşıyan değerli bir platform olarak görüyoruz. Buradaki yapıtların hal lisanı, dünyaya ‘Bizim de söyleyecek sözlerimiz var’, ‘Yüksek bir estetik anlayışımız’, ‘İnsanlığın hazinesine katacak eşsiz mücevherlerimiz var’ diyor. Sınır, tezhip, ebru, minyatür üzere kadim sanatlarımız bu bienal vesilesiyle ülkemizin marka kıymetine global çapta kıymetli bir katkı sağlıyor. Kültürel diplomasimize dinamizm kazandırıyor. Bugün Türkiye denince zihinlerde yalnızca siyasi hudutlarımız canlanmıyor. Bunun da ötesinde geniş bir gönül ve kültür coğrafyası akıllara geliyor. Resmi kurumlarımız, vakıflarımız, derneklerimiz ve daha kaçları gönül coğrafyamızdaki dost ve kardeşlerimizle olan muhabbetimizi günden güne pekiştiriyor. Yeditepe Bienali’ni Türkiye’nin kültürel birikimini üniversal bir sahneye taşıyan değerli bir platform olarak görüyoruz. Buradaki yapıtların hal lisanı, dünyaya ‘Bizim de söyleyecek sözlerimiz var’, ‘Yüksek bir estetik anlayışımız’, ‘İnsanlığın hazinesine katacak eşsiz mücevherlerimiz var’ diyor. Sınır, tezhip, ebru, minyatür üzere kadim sanatlarımız bu bienal vesilesiyle ülkemizin marka kıymetine global çapta değerli bir katkı sağlıyor. Kültürel diplomasimize dinamizm kazandırıyor. Bugün Türkiye denince zihinlerde yalnızca siyasi sonlarımız canlanmıyor. Bunun da ötesinde geniş bir gönül ve kültür coğrafyası akıllara geliyor. Resmi kurumlarımız, vakıflarımız, derneklerimiz ve daha kaçları gönül coğrafyamızdaki dost ve kardeşlerimizle olan muhabbetimizi günden güne pekiştiriyor” dedi.
“Ecdadın emanetlerinin izini sürerek tarihi ve kültürel mirasımızı ihya ettik”
Tarihi ve kültürel pahaların ihya edildiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dilimizin, kültürümüzün, mefkuremizin, klasik sanatlarımızın, velhasıl medeniyet kıymetlerimizin oturduğu taban bu faaliyetler eliyle günbegün tahkim ediliyor. Biz de on yıllardır geri plana itilen ve ihmal edilen bu çalışmalara, vazifeye geldiğimiz birinci günden itibaren güçlü dayanaklar sağladık. Balkanlar’dan Afrika’ya, Asya’dan Avrupa’ya, Hicaz’dan Kafkasya’ya hayata geçirdiğimiz birçok proje ve programla köklerimize sıkı sıkıya sahip çıkmaya itina gösterdik. Gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizle ortamızda yeni köprüler kurduk. Ecdadın emanetlerinin izini sürerek tarihi ve kültürel mirasımızı ihya ettik. Türkiye’yi her alanda gıptayla takip edilen bir pozisyona getirmeyi başardık. Bundan sonra da inşallah bu şuurla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ecdattan devraldığımız her meziyeti, her hoşluğu, her birikimi daha da güçlü bir biçimde geleceğe aktarmaya devam edeceğiz. Kendi kıymetlerimize sıkı sıkıya sahip çıkacak, onları tekrar yorumlayacak, gardırop çağdaşlarının yaptığı üzere kuru taklitçilikten uzak duracağız. Burada geçen yıl ebediyete uğurladığımız merhum Mehmet Doğan’ın şu kelamlarını sizinle paylaşmak istiyorum: ‘Batıcılık, Batı taklitçiliği Türkiye’yi yıkıma götürmüştür. Milletimiz 21. yüzyıla yeni bir medeniyet vasatında girmelidir. Var olabilmenin, taklitten kurtulup ilim ve teknikte üretici olmanın, zihinleri çağ dışı, gerçek dışı baskılardan müdafaanın yegane yolu budur.’ Evet, kendisini bugün bir kere daha rahmetle andığımız Mehmet Doğan ağabeyin de dikkat çektiği üzere, taklit yalnızca aslını yüceltir. Hele hele kopyacılık, mukallidi çürütmekten öteki hiçbir işe yaramaz. Türkiye, özellikle tek parti faşizmi devrinde buna maruz kalmış, Batıcı jakobenlerin elinde milletimizin kültür hazinesi ihmal edilmiş, tahkir edilmiş, daha vahimi, binlerce yıllık esaslı miras reddedilmiştir. Ret siyasetleri ise merhum Tanpınar’ın tabiriyle kültürel intihara varan, kültürel katliamla sonuçlanan felaketlere yol açmıştır. Gelenekle ve milletin bedelleriyle arbedeli faşizan zihniyetin siyasetleri geride fikri, ilmi, akademik ve bilimsel açıdan büyük bir enkaz bırakmıştır. Meğer hepimiz biliyoruz ki geleneği olmayanın geleceği de olmaz. Kendi mazisine sırtını dönenin bugünü de yarını da karanlıktır. Biz işte bunun için her fırsatta kökü mazide olan bir atiyiz diyoruz. Eğitimden siyasete, kültür ve sanattan mimariye kadar her alanda maziden atiye uzanan sağlam köprüler kurmaya çaba ediyoruz. Millete, aziz milletimizin kıymetlerine, inancına, tarihine, kültürüne hasımlık besleyen tüm yaklaşımları elimizin karşıtıyla itiyoruz. Neoliberal kültürün dayattığı hayat stillerinin dünyayı adeta istila ettiği bir periyotta asli kimliğimizi koruyarak istikbalimizi inşa etmeye çalışıyoruz. Her geçen gün kendimizi yine keşfediyor, medeniyetimizin kültür ve sanat mirasını yeni baştan gün ışığına çıkartıyor, bunları yeni kuşaklara aktarmanın samimi gayretini veriyoruz. Yeditepe Bienali’ni işte bu açıdan da olağanüstü değerli bulduğumu bir defa daha tabir etmek istiyorum” formunda konuştu.
“Sırf kendilerine dayanak vermedi diye sanatkarlarımızı, atletlerimizi ve gençlerimizi adeta linç ettiler”
CHP tarafından sanatkarların, atletlerin ve gençlerin adeta linç edildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sözlerimi tamamlamadan evvel şu hususu da vurgulamak durumundayım. Geçtiğimiz haftalarda ana muhalefet partisinin de kışkırtmasıyla mahalle baskısını mumla aratan bir faşist dalgaya şahitlik ettik. Sanat dünyamızı ve toplumsal medya fenomenlerini maksat alan zorbalıklar tahammül sonlarını aşan dehşetli boyutlara ulaştı. Yıllardır özgürlükten bahsedenler, yalnızca kendilerine dayanak vermedi diye sanatkarlarımızı, atletlerimizi ve gençlerimizi adeta linç ettiler. O denli ki bu dayatmalardan bunalan birçok isim toplumsal medya hesabını kapatmak zorunda kaldı. Sanatkarları fişlediler, atletleri fişlediler, yerli ve ulusal markaları fişlediler. Boykot mazeretiyle ülkenin iktisadına ziyan vermeye çalıştılar. Ecdadın emaneti tarihi mescitlerimize edepsizlik ettiler. Bu ülkede 1940’larda nasıl bir endişe ikliminin karar sürdüğünü bizlere birkaç hafta içinde örnekleriyle tekrar hatırlattılar. Kültür sanat erbabımız başta olmak üzere milletime şunu tekrar söylüyorum. Uğruna ağır bedeller ödediğimiz özgürlüklerimizi kimse bu milletin elinden alamaz. Kimse bu ülkenin kültür sanat erbabına dayatmalarda bulunamaz. Kendini ülkenin yegane sahibi zanneden bir avuç zorbanın taşkınlıklarına eyvallah etmedik. Bundan sonra da etmeyeceğiz. Sesi çok çıkanlar, bağıranlar, çağıranlar, kelamın şehvetine kapılıp sağa sola tehdit savuranlar, kazın ayağının hiç de o denli olmadığını göreceklerdir. Sanatkarlarımız, atletlerimiz ve gençlerimiz bilhassa müsterih olsun. Ana muhalefetin hortlatmaya çalıştığı tek parti faşizmi tarihe karışmıştır. Eski Türkiye’nin berbat bir anısı olarak da daima o denli kalacaktır. Darbenin, cuntanın, yasakların ve baskıların hükümran olduğu o karanlık günleri geri getirmeye kimsenin gücü yetmez ve yetmeyecektir. Sözlerime bu kanılarla son verirken, Klasik Türk Sanatları Vakfı’mızı, Fatih Belediyemizi, değerli küratörlerimizi, sanatkarlarımızın her birini tekrar tebrik ediyorum. Açılış törenimize iştirak eden siz bedelli konuklarımıza bir defa daha şükranlarımı sunuyorum. 3. Yeditepe Bienali’nin İstanbul’umuz, ülkemiz, milletimiz ve kültür sanat topluluğumuz için hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Hepinizi sevgiyle, hürmetle selamlıyorum. Sağ olun, var olun, kalın sağlıcakla” sözlerine yer verdi. – İSTANBUL
