By Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da düzenlenen ” Filistin’i Destekleyen Parlamentolar Grubu” Toplantısı’na katılarak konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
“FİLİSTİN’İ SAVUNMAK İNSANLIĞI, BARIŞI VE ADALETİ SAVUNMAKTIR”
Filistin’in gönül dostlarını ülkemizde ağırlamaktan duyduğum bahtiyarlığı öncelikle tabir etmek istiyorum. Tarih boyunca birçok medeniyetlerin beşiği olmuş, birçok peygamberlere mesken sahipliği yapmış Filistin’in sesi olmak için bir ortaya gelmiş bulunuyoruz. Bugün yalnızca bir beldeyi ve halkı değil, tıpkı vakitte adaleti, barışı ve direnişi savunmak üzere yüreklerimizi buluşturuyoruz. Medeniyet, tarih ve kültür kenti hoş İstanbul’umuza hepiniz güzel geldiniz, sefalar getirdiniz.
Filistin’i destekleyen parlamentolar kümesinin her bir mensubuna yürekten teşekkür ediyorum. Toplantınızın ve alacağınız kararların Filistin için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Tekrar bu vesileyle sizlerin şahsında Filistin davasını kendi sorunu görüp dayanak veren tüm parlamenterlere buradan teşekkürlerimi yolluyorum. Bizden evvel yapılan konuşmaları büyük bir ilgiyle takip ettik. Her iki meclis liderimizi verdikleri çok değerli iletiler münasebetiyle başka farklı tebrik ediyorum.
Burada şu gerçeği tekrar hatırlatmak isterim. Filistin davasını savunmak yalnızca mazlum bir halkı savunmak değildir. Filistin’i savunmak insanlığı, barışı ve adaleti savunmaktır.
Filistin davası yaklaşık bir asırdır her türlü zulme, barbarlığa ve katliama maruz kalmış bir halkın haysiyet davasıdır. Tüm bunlarla birlikte Filistin davası özü prestijiyle insan olma, insan kalma gayretidir. Müslümanların yanı sıra vicdan sahibi her insanın problemidir. Elbette bu dava bir siyasetin de ötesinde bir vicdan problemidir. Bugün burada bulunan siz kardeşlerim aslında bunu yapıyorsunuz.
Duruşunuzla yalnızca Filistin’i ve Filistin halkını değil, insanlığı ve insani kıymetleri de savunuyorsunuz. Zulme karşı susmayarak, baskılara boyun eğmeyerek tüm insanlığa adeta nefes oluyorsunuz. Filistin davasına verdiğiniz güçlü takviye için, sıkıntı vakitte sergilediğiniz onurlu duruş için, insanlık cephesinde yürekle yer aldığınız için her birinizi kutluyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Liderimize da bu manalı toplantıya öncülük ettiği için ayrıyeten teşekkür ediyorum. İnşallah bu dayanışmayı, bu birlikteliği ebediyen koruma edeceğiz.
“İNSANLIKTAN ÇIKMIŞ BİR GÜRUHLA KARŞI KARŞIYA KALDIK”
7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz son asrın en büyük haydutluklarından birine maruz kalıyor. İsrail hükümeti çocuk, bayan, bebek, yaşlı demeden tam bir cinnet halinde Filistinli kardeşlerimizi katlediyor.
İsrail’in vahşice öldürdüğü 60 bine yakın Filistinlinin kahir ekseriyeti bayan ve çocuk. Nüfusun yüzde 7’den fazlası ya katledildi ya da sakat bırakıldı. Alandaki gerçekleri dünyaya aktarmak için çalışan tam 212 gazeteci infaz edildi. Evvelki gün bir bayan gazeteciyi 10 kişilik ailesiyle birlikte şehit ettiler.
İsrail’in vahşice öldürdüğü 60 bine yakın Filistinlinin kahir ekseriyeti bayan ve çocuk. Nüfusun yüzde 7’den fazlası ya katledildi ya da sakat bırakıldı. Alandaki gerçekleri dünyaya aktarmak için çalışan tam 212 gazeteci infaz edildi. Evvelki gün bir bayan gazeteciyi 10 kişilik ailesiyle birlikte şehit ettiler.
Yüzlerce doktor, hemşire, sağlık personeli kurşunların maksadı oldu. Yardım vazifelileri öldürüldü. İlaç, su, besin bulamadığı için bebekler göz nazaran göre hayatını kaybetti. Çocuğunun doğum gününü Gazzeli çocukları öldürerek kutlayacak kadar insanlıktan çıkmış bir güruhla karşı karşıya kaldık.
“GAZZE TAŞ ÜSTÜNDFE TAŞ KALMAYACAK DERECEDE HARAP EİDLDİ”
Okullar, kiliseler, mescitler, üniversiteler bombalandı. Gazze’deki binaların neredeyse yüzde 80’i yıkıldı. Gazze taş üstünde taş kalmayacak derecede harap edildi. 50 milyon tondan fazla devasa bir enkaz yığınından kelam ediyoruz. İsrail yine başlattığı hücumlarıyla Gazze’de ayakta kalan son binaları, hastaneleri, sivil yerleşim yerlerini, Gazze’nin hayat damarı olan pak su kaynaklarını da teker teker imha ediyor. İşgal güçlerinin müdafaası altındaki yerleşimci vahşeti Batı Şeria’da tüm süratiyle sürüyor. Sorunun daha vahim tarafı şudur kıymetli kardeşlerim. Bütün bu zulüm ve barbarlıklar tam 18 aydır uygar denilen dünya dahil tüm insanlığın gözleri önüne seriliyor. Gazeteciler öldürülüyor. Memleketler arası basın kuruluşları seyrediyor.
“NEREDE MİLLETLERARASI HUKUK”
Çocuklar öldürülüyor, insan hakları savunucuları seyrediyor. Sıhhat çalışanları öldürülüyor, batı dünyası seyrediyor. UNRWA üzere kritik kurumlar kapatılmak isteniyor, Birleşmiş Milletler süreci yalnızca seyrediyor. Yıllardır özgürlükten, haktan, hukuktan, basın hürriyetinden bahsedenler, İsrail’in katliam siyaseti karşısında tam 18 aydır üç maymunu oynuyor. Buradan bir defa daha soruyorum. Nerede milletlerarası hukuk? Nerede İnsan Hakları Kozmik Beyannamesi? Nerede ortalığı ayağa kaldıran, bütçesi milyarlarca doları bulan yapılar, örgütler, kurumlar?
En küçük bir hadisede ambargo silahını çeken batılı devletler, soruyorum, İsrail’e karşı neredeler? Nerede BBC? Nerede CNN ve öbürleri? Gazze’de insanlık öldürülürken, çocuklar, bebekler, bayanlar yanarak can verirken, gazeteciler infaz edilirken, bunları gören dünyada var mı?
“DÜNYA ZULMÜ ALKIŞLAYAN BİR SİSTEMİN ESİRİ OLMUŞTUR”
Mazlumların yanında yer almayan bir global sistem, zalimlerin oyuncağı olmaya mahkumdur. Bugün dünya zalim karşısında susan, hatta zulmü alkışlayan bir sistemin esiri olmuştur. Milletlerarası hukuk, adaleti tesis etmenin değil, güçlünün gücünü tahkim etmesinin aparatı haline gelmiştir. Hukukun üstünlüğü yerine bireye ve devlete nazaran hukuk düzeni hakimdir.
Gazze’de uluslararası sistem sınavı kaybetmiştir. Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne birçok kurum kuruluş, savundukları unsurları çiğneme kıymetine Gazze’de makûs bir imtihan vermiştir. Elbette diğerlerini eleştirirken kendimizi ihmal edemeyiz. Bakın. Üzülerek söylüyorum. İçim kan ağlayarak söylüyorum. İslam dünyası da kendisinden bekleneni maalesef yerine getirememiştir.
Şüphesiz çok çaba sarf edildi. Zulmü engellemek için pek çok yol denendi. Diplomasinin bütün imkanları kullanıldı. Toplantılar, doruklar, temaslar gerçekleştirildi. Lakin sonuçta Gazze’nin büsbütün yıkılmasına, 60 bine yakın Gazzelinin katledilmesine mani olunamadı. Bunun üzerinde hepimizin uzun uzun düşünmesi gerekiyor. Müslümanlar olarak kapsamlı bir muhasebeye muhtaçlığımız olduğu açıktır.
“SOYKIRIMI OLAĞANLAŞTIRMAYA ÇALIŞTIKLARINI GÖRÜYORUZ”
Tabii burada şu gerçeği de vurgulamak durumundayım. Filistinliler öldürülürken sesleri çıkmayanların, Gazze halkının işgale karşı verdiği direnişe terörizm yaftası vurarak soykırımı olağanlaştırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Türkiye olarak bu iftiraları, bu kara propagandayı reddettiğimizi bugün bir kez çok net biçimde söylemek isterim.
“FİLİSTİN DİRENİŞ HAREKETİ BİZİM NAZARIMIZDA BİR KUVA-Yİ ULUSALA HAREKETİDİR”
Filistin halkı, işgal kuvvetlerine karşı bir özgürlük çabası vermektedir. Gazze’li kardeşlerimizin uğraşıyla, milletimizin bundan bir asır evvel müstevlilere karşı verdiği istiklal çabası ortasında hiçbir fark yoktur. Filistin direniş hareketi bizim nazarımızda bir Kuvâ-yi Ulusala hareketidir.
Filistinliler sırf son bir buçuk yıldır değil, aslında son bir asırdır direniyorlar. Milletlerarası hukuku hiçe sayan işgalci ve istilacı bir devlet karşısında bir asırdır direniş destanı yazıyorlar. Lakin birileri bizim bunları lisana getirmemizden rahatsız oluyorlar. Varsın rahatsız olmaya devam etsinler. Biz hakkı haykırmaktan, gerçekleri söylemekten geri durmayacağız. İzzet kavramının şahsiyetlerinde somutlaştığı Filistin halkını ve Gazze’li kardeşlerimizi ülkem ve milletim ismine hürmetle selamlıyorum.
Vatanlarını savunurken toprağa düşen Filistin’in kahraman evlatlarını, ortak şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Buradan bir defa daha İsrail zulmüne karşı direnen Filistinli kardeşlerimize en güçlü sözlerle takviye ve dayanışma bildirilerimizi gönderiyorum. İslam alemini ve tüm dünyayı, Filistin halkının tüm insanlık ismine yürüttüğü haysiyet uğraşına takviye olmaya davet ediyorum. Yalnızca vicdan sahiplerini değil, İsrail halkını da idarelerinin kendilerini sürüklediği felakete karşı harekete geçmeye davet ediyorum.
Bundan 75 yıl evvel kendileri Holokost yaşamış, kendileri soykırıma uğramış bir toplumun Gazze’de ve öbür Filistin topraklarında yaşanan katliamlara, soykırıma, vahşete ve cinayetlere artık ses çıkarması, reaksiyon göstermesi, idarelerine artık ‘dur’ demesi gerektiğine inanıyorum.
“İNSANİ YARDIMLARIMIZI ARLIKSIZ SÜRDÜRDÜK”
Türkiye birinci günden itibaren bu soykırıma itirazlarını en yüksek düzeyde lisana getiren, İsrail’e karşı somut önlemler alan ülkelerden biriydi. Hamdolsun burada düzgün bir imtihan verdik. Yeterli bir imtihan veriyoruz. Devletimizin resmi kurumlarının yanı sıra sivil toplum kuruluşlarımız, hayırseverlerimiz, iş dünyamız adeta Filistin ve Gazze için seferber oldu. İsrail’le ticari süreçleri büsbütün durdurarak bu alanda yiğit bir adım attık.
Filistinli kardeşlerimize yönelik insani yardımlarımızı aralıksız sürdürdük. Hamdolsun, 101 bin tonun üzerinde insani yardım gerecini bölgedeki kardeş ülkelerin de dayanağıyla Gazze’ye ulaştırdık. Buradan kendilerine tekrar teşekkür ediyorum. Bundan sonra da Gazze’ye yardım elimizi uzatmaya devam edeceğiz. Lakin İsrail 2 Mart’tan bu yana Gazze’ye yardımları engellemek suretiyle berbat yüzünü bir sefer daha gösteriyor. İsrail idaresi bombalarla öldüremediği günahsızları, yardımları durdurarak bir nevi açlıkla, susuzlukla, ilaçsızlıkla yok etmeye çalışıyor. Alandaki insanlık trajedisi giderek daha da kötüleşiyor. İşlediği cinayet ve katliamlar yaptırımsız kaldıkça İsrail hükümeti soykırım siyasetine sürat veriyor. Bu insanlık düşmanı zihniyetle milletlerarası hukuk önünde hesaplaşmak, hunharca katledilen on binlerce çocuğa karşı en temel misyonumuzdur.
“CEZASIZ KALAN HER CÜRÜM, FAİLİ DAHA DA ŞIMARTIR”
Unutmayın ki cezasız kalan her cürüm, faili daha da şımartır. Memleketler arası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına bu açıdan büyük ehemmiyet veriyoruz. İsrail’in hukuka hesap vermesi için biz de müdahillik müracaatımızı yaptık. Sivil toplum kuruluşlarımız mahkemeye belge ve kanıt sağlamaya devam ediyor. Netanyahu’nun ve cinayet şebekesinin milletlerarası mahkemelerde er yahut geç yargılandığını inşallah göreceğiz.
“MESCİD-İ AKSA BİZİM KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR”
Kudüs-ü Şerif’e ve birinci kıblemiz Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınların da arttığını görüyoruz. Fanatik, soykırımcı İsrailliler, silahlı güvenlik vazifelileri eşliğinde ve muhafazasında Mescid-i Aksa’ya girerek Müslümanları tahrik ediyor, kışkırtıyorlar. Şunu bir defa daha açık açık ilan ediyorum. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’nın içinde bulunduğu Harem-i Şerif 144 dönüm alanıyla yalnızca Müslümanlara aittir ve bir bütündür. Bunu kimsenin zedelemesine müsaade vermeyiz. Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir. Ebediyete kadar da inşallah bu türlü kalacaktır.
İsrail, Harem-i Şerif’in kudsiyetini ve bütünlüğünü tehdit eden taciz, baskın ve provokasyonlarına derhal son vermelidir. İsrail saldırganlığı ve hukuk tanımazlığı Filistin’le de sonlu kalmıyor. Suriye ve Lübnan’a yönelik akınlar, Netanyahu idaresinin Ortadoğu’da huzur ve barış istemediğini ortaya koyuyor. Etnik köken ve mezhep temelli farklılıkları kaşıyarak Suriye ve Lübnan’ın istikrara kavuşmasını engellemeye çalışıyor. Bölge dışı aktörleri daima kışkırtarak çatışmaları yeni coğrafyalara taşımak istiyor. Terör örgütleriyle iş tutarak çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Yani legal bir devlet üzere değil, başıbozuk bir örgüt üzere hareket ediyor.
“İSRAİL KOMŞULARINI İSTİKRARSIZLAŞTIRARAK KENDİ GÜVENLİĞİNİ SAĞLAYAMAZ”
Bakın biz bunun sürdürülebilir olmadığı kanaatindeyiz. İsrail komşularını istikrarsızlaştırarak kendi güvenliğini sağlayamaz. Komşuda ateş yanarken dumanı bana gelmesin demek yalnızca akıl dışı değil, tıpkı vakitte imkansızdır. Kendi vatandaşlarıyla birlikte bölgedeki ülkeleri tehdit ve huzursuz eden bu cinnet hali bir an evvel son bulmalıdır. Yoksa o ateş, körükleyenleri de kısa bir vakit sonra yakacaktır. Türkiye olarak coğrafyamızdaki hiçbir şımarıklığa, zulme, hiçbir hukuk ve kural tanımazlığa sessiz kalmadık. Bundan sonra da sessiz kalmayacağız. Bölgemizdeki herkes için barışı, huzuru, istikrarı ve güvenliği savunmaya sabırla devam edeceğiz.
Gelinen basamakta önceliklerimizi kalıcı ateşkesin derhal sağlanması, insani yardımların kesintisiz biçimde Gazze’li kardeşlerimize ulaştırılması ve işgal güçlerinin Gazze’den büsbütün çekilmesi oluşturuyor. Bu minvalde Katar ve Mısır tarafından yürütülen ateşkes müzakerelerinin bir an önce sonuca varmasını temenni ediyorum. Ateşkesin sağlanmasıyla birlikte imar çalışmalarına vakit kaybetmeden tekrar başlanması son derece mühimdir. Mısır’ın öncülüğünde hazırlanan plana burada temsil edilen tüm kardeş ülkelerin takviyesi çok kıymetlidir.
“İKİ DEVLETLİ TAHLİLİN ALTERNATİFİ YOKTUR”
Bu vesileyle şunu bir kere daha vurgulamak istiyorum: İki devletli tahlilin alternatifi yoktur. 1967 hudutları temelinde başşehri Doğu Kudüs olan bağımsız, hâkim ve coğrafik bütünlüğü haiz bir Filistin devleti kuruluncaya dek yılmadan, yorulmadan çabayı devam ettireceğiz. Şunun da bilinmesini isterim. Hangi ambalajlara sarılırsa sarılsın, Filistinlileri binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan sürgün edecek hiçbir teklifin bizce kıymetiharbiyesi yoktur.
ERDOĞAN’IN BU SÖZLERİ UZUN MÜDDET ALKIŞLANDI
Unutmayın, Gazze Gazzelilerindir! Filistin Filistin halkınındır! Filistin Filistinlilerindir! Milyonlarca Filistinli mülteci anahtarlarını sakladıkları konutlarına dönmeyi beklerken yeni göçlere, yeni tehcirlere asla tahammülümüz olamaz. Biz, Filistinli kardeşlerimizin kendi özyurtlarında özgürce, başka inançlarla barış içinde yaşamaları için elimizden gelen dayanağı vereceğiz. Tek başımıza kalsak da Filistin davasını savunmaya devam edeceğiz.
Son olarak, geçtiğimiz hafta Antalya Diplomasi Forumu kapsamında İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Gazze Temas Kümesi toplantısı tertiplendi. Bizim olağan siyasi düzlemde attığımız bu adımların halkın dayanağı olmadan muvaffakiyete ulaşması mümkün değildir. Bu noktada gerekli toplumsal dayanağın temininde parlamentolara ve siz kıymetli liderlerine kıymetli görevler düşüyor. Gazze’deki soykırım karşısında göstermiş olduğunuz dirayetli tavrı bir defa daha takdirle karşıladığımızı söz etmek istiyorum.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bu fikirlerle toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sizlerin aracılığıyla devlet ve hükümet başkanı kardeşlerime ve temsil ettiğiniz dost ve kardeş halklara en kalbi selamlarımı iletiyorum. Tekrar buluşmak temennisiyle hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Kalın sağlıcakla.
